ÖMER BİN ABDÜLAZİZ - I.HİŞAM
Ömer bin Abdulaziz ve Hişam gibi mükemmel iki insanı siz
değerli okuyucularıma nacizade hissettirmeye çalışacağım. Bu iki isim ders de duyduğum an bende merak
bırakarak adeta aklımdan çıkmayacak seviyeye gelmiş iki mübarek isimdir.
İkiside Allah rızası için bu işi yapmıştır. Bulundukları dönemin en adaletli ,
en refah , en güzel dönemlerini geçirmeyi
sağlamışlardır. Bir tarafta soyu Hz.Ömere dayanan güzel insan Ömer bin
Abdulaziz diğer tarafta babası Endülüs Emevi Devletini kurup hala kurulduğu
bölgelerde iz bırakan I.Abdurrahmanın oğlu I.Hişam Allah ikisindende razı olsun
inşallah...
Ömer b. Abdülaziz, anne
tarafından Ömer b. el- Hattab'ın torunu Leyla binti Asım'ın, baba tarafından
Mervan b. el- Hakem'in faziletli oğlu Abdülaziz'in oğludur. Rivayetlere göre
Ömer b. Abdülaziz daha küçük yaşlarda hafızlığını bitirmiş, babası tarafından
da Medineye ilim öğrenmesi için gönderilmiştir. Onun bu kadar efendi olmasının
arkasında muhakkak ki ailesinin onu güzel ahlakıyla büyütmesi yatıyordu. Efendi
ve samimi bir kişiliğe sahip olmasını çevresi tarafından çok sevilmesine yol
açmıştı. Dönemin devlet başkanı ona güvendiği için kızı Fatıma ile evlendirmiş.
I.Velid tarafından da Ömer b. Abdülaziz 7 sene Medineye vali tayin edildi.
I.Hişam Kurtubada dünyaya
geldi. I.Abdurrahmanın ilk oğlu
babasından sonra devleti yönetmiştir. Annesi Berberi Zenate kabilesinden
Huleldir. I.Abdurrahman o topraklarda Zenate kabilesinin güçlü olduğunu görmüş
mantıklı bir evlilik yapmıştır. Dolayısıyla kabilenin Endülüs’te önemli bir
nüfuzu vardı. Emir Abdurrahman, Hişam’ı hem annesinin kabilesinden kaynaklanan
nüfuzu nedeniyle, hem de güzel ahlakından dolayı veliahtlık için diğer
oğullarından daha uygun buldu. I.Hişamın halife olmasında en büyük etkeni
annesinin rolu çok büyüktür.
Gördüğünüz üzere iki kilit
isim ikiside efendiliği ile dindarlığı ile ön plana çıkmış halifeliğe kadar
yükselmiştir. İkiside haksızlıkla uğraşmış , garibanın dostu kötülerin düşmanı
olmuşlardır. Herkesin bilindiği üzere Emevi Devletinin malum mevali yani Arap
olmayan Müslümanlara karşı ırkçı yaklaşımları tarih boyunca karşılaşılmış bu
politikaları herkes tarafından sert bir dille eleştirilmiştir. Ömerin görüşü
devlet Arapların değil bütün Müslümanlarındır. I.Hişam devraldığı sıkıntılı
dönemi öylesine güzel yönetmiş ki refah seviyesini arttırmıştır. Kendisinin
sadece kardeşi ile atışmaları onun başarısızlığı olarak görülebilir ki aslında
haklı olan aslında I.Hişamdır. Ne yazık ki kardeşiyle savaşmak zorunda
kalmıştır. Hişâm adaletli, dürüst ve
halka iyi davranan bir lider olarak tanınır. Bu yönleriyle Emevi halifesi Ömer
b. Abdülaziz’e benzetilirdi
Ömer bin Abdulaziz gayri
müslimlere sert yaptırımlarda bulundu. Bu yüzden müsteşrikler tarafından onun
dönemine '' Kara Dönem '' kendisine de '' Zalim'' adlandırması
yapmaktadırlar.Müslümanlar arasında ise beşinci Raşid halife olarak kabul
edilen ve adaletine, imanına, güzel yaşantasına tam not verilen bir şahsiyettir.
Ömer bin Abdulazize halk tarafından sevgi gösterileri ardı arkası hiç bir zaman
kesilmedi. Kendisi Emevilerin önde gelen liderleriyle hep ters düşmesine neden
olmasına rağmen herkes için iyi kararlar vermeye devam etmiş sadece Allahtan
korkmuştur. İşte bu yüzdendir ki görevde sadece 3 yıl kalabilmiştir. Hz.Ömerin
izinden gitmiş evlendiğinde asla lükse kaçmamış eşinin zihnet eşyalarınıda
Beytül Mala vermiştir. Sizlere Ebu Yusuf un bir yazısını paylaşacağım o zaman
bu güzel insanı daha iyi tanıyacaksınız benim gibi sizlerde seveceksiniz.
İmam Ebu Yusuf meşhur
kitabı Kitabu'l-Harac'ta şöyle bir haber nakl eder: Ömer b. Abdülaziz halife
tayin edilince halkın işleri nedeniyle büyük bir mesuliyet altına girmesi
sebebiyle iki ay boyunca üzüntü ve keder içinde idı. Sonra millet ve memleket
işlerine kendini vermek zorunda kaldı. Hakları sahiplerine iade etti. O derece
ki kendisini dahi ihmal ediyordu. Ölünceye kadar bu minval üzere devam etti.
Vefat edince devrin alimleri taziye etmek üzere hanımına geldiler. Ölümüyle
müslümanların ne kadar büyük bir kayba uğradıklarını, kederlerinin sonsuz
olduğunu belirttiler. Sonra hanımına "Bize onun hakkında bilgi ver, zira
erkeği en fazla tanıyan hanımıdır" dediler. Hanımı şöyle anlattı: Vallahi
o sizden daha fazla namaz kılan, oruç tutan bir kimse değildi. Lakin ben onun
kadar Allah'tan korkan, Allah korkusuyla titreyen birini görmedim. Merhum,
cismini ve ruhunu insanlar uğrunda tüketti. Halkın ihtiyaçlarını gidermek için
bütün gün vazifesi başında kalırdı. Akşam olurda bazı kimselerin işi bitmezse
gece de devam ederdi. Bir gün halkın ihtiyaçlarını bitirmiş olduğu halde
geceledi. Kendi şahsi malı olan kandili istedi. Sonra iki rekat namaz kıldı ve
elini çenesine dayayarak oturdu. Gözyaşları yanaklarından akıyordu. Sabaha
kadar bu şekilde ağladı. Şafak sökünce oruca niyet etti. Ona dedim ki 'Ey
Müminlerin Emiri! Sende bir şey var, ben seni bu geceki gibi hiç görmedim.'
Bana cevap verdi: "Evet düşündüm ki ben bu milletin siyahına beyazına
halife oldum. Garib, kanaatkar, kendi haline terkedilmiş biçareleri, fakirleri,
muhtaçları, zorla tutulan esirleri, memleketin dört bucağındaki nice
kederlileri hatırladım. Anladım ki Allah onların hepsinin hesabını benden
soracak. Muhammed Mustafa da onların lehine; benim aleyhime şehadet edecek. Bu
sebeple Allah yanında mazur görülmeyeceğimden, Peygamberin aleyhimde şehadet
etmesinden korktum." Böylece kendimin ne olacağını düşündüm."
demiştir
Sizlere şimdi sorarım
nasıl olur da bu güzel insan sevilmez ? Biraz daha anlatmaya devam edeyim o
zaman görevi ilk geldiği zamanlarda Hz.Ali ve onu sevenlere cami hutbelerinde
beddua edilirdi. Kendisi gelir gelmez bunu yasakladı.Bunu yaparak da o tarafın
gönlünü kazanmış olmalı ki Abbasilerin başa geldiği ilk zamanlar Emevilere
karşı aşırı işkenceler yaptıkları hatta mezarlara kadar varan bu işkencede Ömer
bin Abdülaziz'in mezarına dokunulmamasını bu mütevazi kişiliğine
bağlayabiliriz. Emeviler döneminde en adil dönem şüphesiz ki Ömerin dönemidir.
Ömer döneminde fethedilen yerlerde diğer dinlerede saygı duyulmuş
ibadethanelerine asla zarar verilmemiştir. Ömer iyilik yapa yapa öylesine
yıpranmıştı ki daha çok erken yaşlarda yıpranmıştı. Gencecik yaşta saçları
dökülmüş iyice yaşlı görünmeye başlamıştı. Çünkü birtakım insanların yaptığı
iyilikler tepkisini çekmişti. Diğer başa gelenler gibi saraylarda büyümemiş
halkın içinden gelen büyük bir liderdir. Ömer bin Abdulaziz başa ilk geldiğinde
gayri müslimlerin daha rahat bir hayat yaşadığını fark etmişti. Bu ona çok
dokunmuştu ve başa gelir gelmez yaptığı ilk iş onları devlet kadrolarından
çıkarmak olmuştu. Belkide bu da gayri müslimler tarafından sevilmemesinin
sebeplerinden olabilir. Büyük bir adam büyük bir liderdi , bir gün müslümanlar
tarafından Kabenin örtüsü için toplanan parayı fakirlere verip onların karnını
doyuracak kadar gururlu bir insandı. Onun tarihe yazılan bu sözünü sizlerle
paylaşmak istiyorum ; "Ben bu parayı açlıktan kıvranan mideler için
kullanmayı daha uygun görüyorum; çünkü onlar bu paraya Kâbe'den daha çok lâyık
ve hak sahibidirler."
Uzun yazıyla sizleri
sıkmak istemem , bu güzel insan hayatını iyilik yapmaya adadığı için bir takım
insanlar tarafından yemeğine zehir katılarak öldürüldü. Ömer öylesine mübarek
insandır ki kendisine bunu yapan köleyi affeder sen ne güzel insansın Ömer
Allah senden razı olsun senin adaletin Dedenden gelme biz buna yürekten
inanıyoruz. Emevi Devletinin 5.Raşid halifesi olman tarihe böyle damga vurman
senin ne kadar adaletli olduğunun en büyük kanıtıydı. Abbasilerin senin
mezarına dokunmaması senin nasıl devlet yönettiğinin kendinden olmayan halka
nasıl iyi davrandığını göstermekteydi. Bizler senin tırnağın bile olamayacak
aciz insanlarız. Seni yetiştiren Ümmü Asımdan ve Abdülaziz Mervandan Allah razı
olsun. Böylesine şanlı bir karakteri biraz olsun sizlere anlatabilseydim ne
mutlu bana o zaman Hişam ile devam edelim...
Hişam Kurtuba şehrinde
doğmuştu. Babası büyük bir işkenceden kaçmıştı. Ne yapacağını kendiside bilmiyordu.
Nereden nereye koca Endülüsü kuracak ve büyük işler başaracaktı. Öncelikle
Hişam'ı doğru dürüst anlamak öğrenmek istiyorsak önce onun babasını yani
Endülüsü kuran Abdurrahman'ı iyi bilmek gerekir. Kendisi Abbasi Devletinin ağır
yaptırımlarından kaçarak akıl almaz işlere imza attı. İspanyayı İspanya yapan
kesinlikle Endülüstür. Endülüsler çok modern bir topluluk olarak hep bizlere
aktarıldı. İşin detayını inip araştırınca gerçekten bunu gördük. Dönemin
Hristiyan insanları özellikle Arapça öğrenmek için resmen can atıyorlardı.
Mimarı yapıları,yerleşim planları ile çok cezbedici bir planlamaya sahip
insanlardı. Ne zaman taht kavgaları , kardeş kavgaları başladı işte o zaman
ibre bir anda ters dönmeye başlamıştı. Abdurrahman o toprakların güçlü insanlarından
bir kız ile evlenmiş . Hişam olarak bizi kendine hayran bırakan bir şahsiyet
çıkıvermişti .Hişam son derece iyi bir ilim eğitimi almış çevresi tarafından
çok sevilen bir kişiliğe sahipti. Hişam da bu görevi Allah rızası için kabul
etmiştir. Kardeşi Süleyman çok sorun çıkarmış onunla hep uğraşmış bu da Hişamı
çok üzmüş ve yıpratmıştı. Hişam asla haksızlığa gelemiyor ne olursa olsun
insanlara hakkı neyse onu veriyordu. Adaleti ve dindarlığından dolayı ona da
Er-Razi ünvanı verilmişti. Hişâm, ulemâyı koruyup kollamış ve onları el üstünde
tutmuştur. Hişam devleti yönetmeye başlar başlamaz ilk işi iç isyanları
bastırmaktı. Öylesine ağır bir yükü devr almıştı ki kimse onu bu işten alnının
akıyla çıkacağına imkan verememesi onu görevine daha sıkı bağlamıştı. Hişam
abisine hep saygı davranmış yapılan savaşlarda onları mağlup etmiş onlara zarar
vermemiştir . Kardeşi Süleyman'a para verip bir gemiyle ailesini Mağribe
yollamıştır. Hişam İncil ve Tevratı Arapçaya çevirip okunmasını istemiştir.
Kendisi müzik dinlemeyi çok seven birisiydi ülkesini müzikle ilk tanıştıran
devlet adamıydı.
Hişam Endülüs Emevi
devletinin refah dönemi adı verilen rahat yılları geçirmesini sağlamıştır. Yaklaşık
sekiz yıllık emirliğinin ardından henüz kırk bir yaşındayken Kurtuba’da vefat
etti. Dindar, güzel ahlaklı, mütevazı, cömert, fazilet sahibi, akıllı, Kur’an
ve hadis ilimlerine vakıf bir hükümdardı. Halk kendisinden hoşnut olduğu için
Râdî lakabıyla anılırdı. Hişâm adaletli, dürüst ve halka iyi davranan bir lider
olarak tanınır. Bu yönleriyle Emevi halifesi Ömer b. Abdülaziz’e benzetilirdi.
Hişâm’ın Kur’an ve sünnete uygun bir yönetim benimsediğini söylerler.
Zenginlerden topladığı zekatları muhtaçlara dağıtır ve halka zulmetmekten
kaçınırdı. Kendisi soğuk kış günlerinde yağmur ve fırtınayı görür görmez halkın
içine dağılır nerede bir fakir veya farklı bir şeylere ihtiyacı olan bir insan
görür hemen yardım ederdi. Geceleri mahallelerde yaşayan ahaliyi gizlice
ziyaret eder ve ihtiyacı olanlara yanında götürdüğü dirhemleri dağıtırdı.
Sonuç olarak sizlere iki
güzel insanı anlatmak istedim. Öncelikle şunu iyi bilelim ki ikiside Allah
rızası için görevini karşılıksız yapmıştır.Hangisi daha iyi gibi bir şey söz
konusu değildir. Böyle bir seçim yapmak bize yakışmaz. Ömer bin Abdulaziz ve Hişam aynı yaşta
Allahın huzuruna kavuşmuştur. İkiside büyük din eğitimi almış görevlerinin
başına gelmiştir , halk tarafından çok sevilmiştir, adalete son derece önem
vermiştir, iyinin dostu kötünün düşmanı olmuşlardır. Hişam'ı Ömer bin
Abdulazize çok benzetenler olmuştur. Bir lider düşünün sokağa çıksın soğuk
havada insanlara yardım etsin böyle bir şey tarih sahnesinde çok az görülmüştür
böyle bir adam sevilmez mi ? Hişam'ı sevmemek mümkün müdür ? Bu iki isim
hakkında Ömer bin Abdulaziz hakkında bol bilgi bulurken Hişam konusunda çok
fazla zorlandım. Ne yazık ki yazılan makale son derece az olması beni
fazlasıyla üzmüştür. Yazıma son verirken umarım sizleri sıkmamış mutlu
etmişimdir. Bir diğer yazımda görüşmek üzere ;)