YEZİDİLER

KARANLIK INSANLAR

KARANLIK İNSANLAR  Nasıl bir giriş yapsam diye düşündüğüm yıllarca aklımda takılı olan garip insanlardır Yezidiler... Siz değerli okuyucu...

31 Aralık 2016 Cumartesi

OKUNMASI GEREKEN 7 GÜZEL KİTAP

Merhaba arkadaşlar öncelikle 2017 nin herkese barış , mutluluk ve huzur getirmesini diliyorum. Üniversitede eğitim gördüğüm bir kurumda hocamızın tavsiye ettiği 7 güzel eseri sizlerle paylaşmak isterim. Kitap raporlarımla sizler için bir fikir , ışık belirtecek umarım raporlarımı okuduktan sonra bu kitapları alıp okumaya başlarsınız ;)

                               1) ENTELLER ALEYKÜM SELAM DER Mİ ? KİTAP RAPORU

1981’de Antalya İmam-Hatip Lisesi’nden, 1985’te Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yüksek lisans (1988), Londra Üniversitesi King’s College’de doktora (1994) eğitimini tamamladı.1998’de doçent, 2004’de profesör oldu. Halen Din Psikolojisi Anabilim Dalı öğretim üyesidir. Din Psikolojisi ve Din Sosyolojisi alanlarında araştırmaları bulunan Köse’nin eserleri şunlardır: Conversion to Islam, Neden İslam’ı Seçiyorlar, Freud ve Din, Deprem ve Din, Milenyum Tarikatları, Sekülerizm Sorgulanıyor, Laik Ama Kutsal, Avrupa Birliği Ülkelerinde Din Devlet İlişkisi, Avrupa ve İslam, Üç Yusuf Bir İslam, Türbeler: Popüler Dindarlığın Durakları, Enteller Aleykümselam Der mi, Din Psikolojisi,Kutsalın Dönüşü.

Kitabın konusuna kısaca değinmek gerekirse şuradan başlamak doğru olacaktır.  Bu kitap güncel meselelerden oluşmaktadır. Kitapta doğru tespitler var. Makalelerden derleme / toplama ile kitap oluşturulmuş. Ali Kösenin fikir ve görüşleri güncel meseleler değinmesi bize tuhaf gelebilir. Kitabın başlığı ise bazı insanlar için çok ters gelebilir. Yalnız isme bakarak kitaba ön yargı ile bakmak yanlış olacağını da belirtmek isterim. Kitap ülkemizden değişik örnekler veriyor benim dikkatimi spor sevdiğim için Galatasaray çekmişti. Türkiye ile sınırlı kalınmayıp dünyadan da örnekler kitapda bulunmaktadır. Güzel bir kitap dili yalın ve sade akıcı bir anlatıma sahip. Bunun nedeni değerli akademisyen Ali Köse'nin makale ve köşe yazılarından olmasına bağlanıyor.

Bu kitabı okuyan kişiler muhakkak ki kitabı sıkılmadan bitireceklerdir. Kendisi psikolojide  Türkiyede değerli bir şahsiyet ve bu eserine vurmuş kitap da bunu hissediyorsunuz. Kitap genel itibariyle bizi son derece ilgilendiren '' Din Psikolojisini'' inceliyor. Yazar özellikle biz ilahiyatçı insanların uğraştığı ''batı'' sürü psikolojisini eleştiriyor. Özellikle '' türbe ziyaretleri '' hakkında güzel tespitlerde bulunuyor.Özellikle şu tespite dikkat “Madonnayı da bilirim, umreye de giderim” diyen bayanlar, “Peygamber'in yaş gününü senfoni ile kutlarım” diyen dernekler günümüzde İslam’ın geldiği bir başka noktayı işaret ediyor bize. Tespit gibi tespit ....

Kitap ismini araştırdığım kadarıyla başlığını şu kurgudan alıyor onun röportajından aldığımı belirtmek isterim ; Bir kurgu ile sorguluyorum aslında entelleri. Kurguya göre, bir vatandaş Nişantaşı’nda selamünaleyküm diyerek bir ofise girer. Ofisteki entelimiz bu selamlamaya mukabele etmez. Yani aleykümselam demez. O vatandaşa küçümseyici bir bakış gönderir. Bu küçümseme için iki nedeni vardır. Birincisi, dini bir selamlama şeklini duymak istemez. İkincisi, selamünaleyküm hitabını alt kesime, kırsala ait bir şey olarak görür. Bu kurgu üzerinden enteller ile halk arasındaki kopukluğu, özellikle de “sol aydın” denilen kitlenin kültürel yabancılaşmasını tahlil ediyorum. 


Şu ana kadar bu tür bir eser okuduğumu hatırlamıyorum gerçekten keyifli bir yazı değerli bir kalem tarafından ele alınmış güzel derlemelerle toplanmış bir eser Enteller Aleyküm Selam Der Mi ? ....

                                              2) SIDDHARTHA KİTAP RAPORU
Hermann Karl Hesse  2 Temmuz 1877, Calw; 9 Ağustos 1962, MontagnolaİsviçreAlmanya'da doğmuş İsviçreli yazar ve ressam.[1]
20. yüzyılın en önemli yazarlarından biridir. İlk şiirini yirmi beş yaşında yazmıştır. 1904'te serbest yazarlığa başlamış olup romanları, öyküleri, denemeleri, şiirleri, politik makaleleri ve kültür alanındaki eleştirel yazılarıyla tüm dünyada 100 milyonu aşkın okura ulaşmıştır. Kendini kanıtlama, kendi olma, yazarın kendini yansıtması, bireyin kendini aşması gibi temaları içeren Bozkırkurdu, Siddharta, Peter Camenzind, Demian, Narziss ve Goldmund, Çarklar Arasında ve Boncuk Oyunu romanları yazarın en tanınan edebi eserleridir.
1946'da Nobel Edebiyat Ödülü olmak üzere 1954’te de bilim ve sanat alanında Pour le Mérite Ödülü’nü almıştır.
Kitabın konusuna değinmek gerekirse Siddhartha ismindeki bir Budist rahibin Budizm öğretileri içindeki huzura yolculuğunun anlatıldığı bir kitap olarak bizlere sunulduğunu görüyoruz.Siddharta ismindeki genç bir Brahman'ı ve arkadaşı Govinda’yı anlatmaktadır. Herkes tarafından değer gören ve hayran olunan Siddharta, hayatını her insanın içinde var olan Atman’ı, yani canda bütünlüğü aramaya adar. Bu kitabı daha önceden de tavsiye eden insanlar oldu keşke çok daha önce okusaydım dedirten bir kitap oldu özellikle benim için...

Kitap son derece akıcı ve yalın duruyor anlamak için defalarca kez okumaya gerek olmadığını düşünüyorum. Felsefeye ilginiz varsa eğer bu kitabı gerçekten seveceksiniz ! Sürükleyiciliği sayesinde bu kitabı elinizden bırakamayabilir bir şeyler öğrenip kitaptan sonra küçük çaplı bir araştırma yapabilir halde kendinizi bulabilirsiniz ;)

Olaylar Siddhartha'nın gözünden duru betimlemelerle anlatılmış . Din Psikoloji dersi için bir çok kitap okuduk bu kitap da diğer okuduğumuz kitaplar gibi gerçekten hayata bakış açınızı değiştirmeyi bize nakşettiren bir türde bir eser olduğunu düşünüyorum. Siddharta’nın hakikati arama serüveninde başından geçenleri anlatan kitap, aslında hakikatin kendisinden ziyade ona giden yolları ve durakları anlatıyor.

Kitap hakkında yorum yapmak gerekirse eserin bize öğrettiği daha doğrusu öğretmek istediği şeyler var. Kitap bizim bakış açımızı değiştirebilir , Pes etmemeliyiz Siddhartha gibi . Kitap insana kendine olan yolculuğu anlattığı güzel tasvir ve betimlemelerle süslenmiş güzel bir eser olduğunu düşünüyorum. Siddhartha nın kararlılığı verdiği kararlar gerçekten çok etkileyici bizler için...

                       3)KESİN İNANÇLILAR RAPOR

   Eric Hoffer , anne ve babasının Almanya'dan Amerika'ya göç etmesinden bir kaç yıl sonra , 1902'de New York'ta dünyaya geldi. Ailesinin tek çocuğu olan küçük Eric yedi yaşındayken annesini kaybetmişti. Altı yaşında bilinmeyen tıbbi sorunlardan dolayı kör olan ve on beş yaşında yine bilinmeyen sebeblerle görmeye başlayan Hoffer yeniden kör olma endişeşiyle olabildiğinde kitap okumaya çalıştı. Eric Hoffer dokuz kitap yazdıktan ve özgürlük madalyasını aldıktan sonra 1983 yılında öldü. İlk eseri olan '' Kesin İnançlılar '' ile üne kavuşan Hoffer , başarılı bir yazar olarak hayatını sürdürdü.

     Kesin İnançlılar ( The True Beliver ) kitabı bir çok konuya değiniyor . Günümüze resmen ışık tutuyor . Psikoloji , Sosyoloji , Siyaset hakkında kendine özgü yorumları ile biz okuyucuya ışık tutuyor. Kesin inançlıların ana konusu günümüzde gittikçe güçlenen kitle hareketlerine değinmesidir. Kitap insan psikolojine sık sık değinmiş , Stalin , Adolf Hitler gibi liderlerden sık sık bahsetmiştir. Kitabın birinci bölümünde kitle hareketlerinin çekici yönleri , ikinci bölümünde inanç değiştirmeye hazır kişilerin karakter özellikleri hakkında bir sınıflandırma yapıyor ve üçüncü bölümde ise kitle hareketlerine hız kazandıran birlikte hareket ve fedakarlık konusu inceleniyor . Kitabın son bölümünde ise sonuç kısmı yer almaktadır.

    Yazarın zaten ilginç bir hayat hikayesi bulunmaktadır. Bunu da yaşadıkları ile bütünleştirince bize güzel mesajlar veriyor . Kitabın bana göre en net mesajı ufkumuzu açmasıdır. Hayatta bizi sorgulamaya teşvik eder.   Kitle hareketleri  hakkında gerçekten çok güzel bilgiler var. Önce ön yargı ile yaklaştığım bu eseri okuduğum için kendimi şanslı hissediyorum. Kitap oldukça sade ve akıcı bir şekilde okunabiliyor.

     Yazar okuyana net olarak sorgulamasını istiyor daha doğrusu verdikleri örnekleri ve  yazdıkları bize bunu hissettiriyor. Yazarın olaylara gerçekten çok farklı bir bakış açısı var. Çok güzel bir psikoloji kitabı olan bu eser günümüzde baş ucu bir eser olarak bulunması gerektiğini düşünüyorum. Kesin inançlı olan bir insan sorgulamaz kendi inandığı tarafa sıkı sıkı bağlanır. Bu son derece tehlikelidir . Yazar bu tehlikeyi hep anlatmış bunun yanlış olduğunu dile getirmiştir.

Kitabı beğendim ama eleştirmek gerekirse bir noktada eleştireblirim. Kitabı yazan Eric Hoffer kendisi Yahudi asıllı bir yazardır. Yazarın gerçekten müthiş tespitleri var. Eleştirmek istediğim nokta İslama bakış açısı bize doğru gelmeyebilir. İslamın yayılışınıda bir kitle hareketi olarak görmektedir. Bu onun bakış açısıdır . Aslında bu son derece normaldir . Çünkü kendisi yabancı olaylara bakış açısı bizden farklıdır.Sonuç olarak Kesin İnançlılar kitabı tarihin kitle hareketlerini anlamamızda şimdiki yaşadığımız hayatta daha sık olan bu kitle hareketlerine nasıl bakmamız gerektiğine , bizi sorgulamayı nasıl düşünmemiz gerektiğine öğreten güzel bir kitapdır. Kendi yaş grubumdaki arkadaşlara tavsiye edeceğim güzel bir eserdir.


                                          4) AZ  SEÇİLEN YOL KİTAP RAPORU
Morgan Scott Peck (d.22 Mayıs 1936,New York City- ö.25 Eylül 2005,Connecticut) ABD'li psikolog. Yazdığı kitaplar ve yaklaşımlarıyla tüm dünyada tanınmıştır.
1958 Harvard College'dan mezun oldu, M.D. derecesini Case Western Reserve University School of Medicine'den 1963'te aldı. İlk kitabı olan "The Road Less Traveled" (Türkiye'de de Az Seçilen Yol adıyla çok okunan bir kitap haline geldi) 1978 yılında yayımlandı. Kitap sadece Kuzey Amerika'da 6 milyonun üzerinde satıldı, dünyada ise 20 dile çevrildi. Başka kitaplarından bazıları Further Along the Road Less Traveled,People of the Lie: The Hope For Healing Human Evil, The Different Drum: Community Making and Peace adlı kitaplardır.

Konusu  geleneksel psikolojik ve ruhsal içgörüleri eşsiz bir biçimde bütünleyen, yaşamımızda gerçeği nasıl kucaklayacağımızı, iç barışa ve bütünlüğe nasıl ulaşacağımızı gösteren vazgeçilmez bir kılavuzdur. Ünlü psikiyatrist ve düşünür M. Scott Peck'in Batı dünyasının uzun ve çetin aydınlanma yolculuğunun özellikle bu aşamasında büyük önem taşıyan bu eseri kültürümüz içinde tam karşılığını bulmakta, bizi ileriye atılmamız için yol gösterici bir başucu kitaptır.

Kitap hakkında düşüncelerimi dile getirmek isterim. Bizler düşünür tercihlerimize göre yolumuzu çizeriz. Şöyle bir gerçek vardır ki hangi tercihimiz basit görünüyorsa onu seçer üzerine üzerine gideriz. Kimse zor olanın sonunda iyi bir sonuç olsa bile yapmayı göze almaz insana zor gelir. Yani '' Az Seçilen Yol '' başvurmaz. İşte bu kitap o zor yola katlanmayı çoğunluğa kapılmamayı bizlere öğretmeye çalışan bir tür psikoloji kitabı olarak bizlere sunulmuştur.

Kendimizi değiştirmeliyiz farklı düşünmeli olabildiğince sorgulama bilinci bireylere aşılanmalıdır. Yazar bunun için güzel bir eseri bizlere sunmaktadır. Daha doğrusu psikoloji ile bizi kendimizi bulmamızı istiyor. Yazar adeta bir yol rehberi gibi...

Yaşamı zor kılan şey, sorunlarla yüz yüze gelme ve onları çözme sürecinin acı verici olmasıdır. Yaşadığımız hayat da hep sorun dünyası mı ? Bizler bunu çözmek için peki bir şey yapacak mıyız ? Elbette yapacağız ! Kitabın ana düşüncesi de budur..
Yani Sorunlarımızı yaşayıp kendimizi üzmek yerine bu sorunları düşünüp onlardan kurtulmak gerekir...

                                5) NIETZSCHE AĞLADIĞINDA KİTAP RAPORU
Irvin David Yalom (d. 13. Haziran 1931 - Washington, D.C.), Amerikalı psikoanalitiker, Psikiyatrist, Psikoterapist ve yazardır. Standford Üniversitesi'nden emekliye ayrılmış profesör, alanında oldukça zengin bir yapıya sahip bilimsel kitapların ve romanların sahibidir. Yalom, varoluşçu Psikoterapinin en önemli yaşayan temsilcilerinden biridir. Aynı zamanda Uluslararası Sigmund Freud – Psikoterapi 2009 ödülünün de sahibidir.  George Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde okudu. Yalom halen California, Palo Alto'da eşi Marilyn Yalom'la yaşamaktadır.
Kitap daha çok ümitsizliği ele alan düşünsel bir roman şeklindedir. Tür olarak kurgu,psikoloji içerisindedir.19 yy'ın Viyanasında kurgulanmıştır. Kitapta erkekler tarafından ilgi çekici olan ve erkeklerin üzerinde bir şekilde güç oluşturup onları ikna edebilen Lou Salome'nin Dr.Breuer'den ''Alman felsefesinin geleceği tehlikede '' diyerek onunla görüşmek istemesiyle başlar. Lou Salome Nietzsche'nin haberi olmadan Dr.Breur onu tedavi etmesini istemektedir. Lou Salome ve Nietzsche nin ortak arkadaşları sayesinde Nietzsche 'nin tedavi olmaya Dr.Breura gitmesini sağlayacaktır.Nietzsche ise o zamana kadar 2 kitabi yayınlanmış kimse tarafından tanınmayan bir yazar , filozoftur.
Problemerini neden göstererek ayrıldığı üniversiteden bir miktar maaş alarak geçimini sağlayan tek varlığı bir valiz ve kafasındaki düşünceler olan bir adamdır.Üstelik Paul Ree sayesinde Lou Salome ile tanışan Nietzsche kendini Lou'nun büyüsüne kaptırmış ve ihanete uğramıştır. Dr.Breur ise Avrupalı sanatçıların,düşünürlerin doktorluğunu yapmış etrafında saygın,zengin bir adamdır. Güzelliği ile bilinen eşe ve çocuklara sahiptir.Ancak hayattaki tüm bu sahip olduklarına karşı bir şeylerin ters gittiğini düşünmektedir. Breur in arkadaşı genç ve herkes tarafından gelecekte başarılı biri olacağından kuşku duyulmayan tıp fakültesi öğrencisi Freud'da kahramanlardandır. Kitap Dr.Breur ve Nietzsche buluşmalarıyla hasta-doktor ilişkisini bambaşka boyutlarda incelemektedir.
Kitapta Breuer ve Nietzsche arasında başlangıçta zor olan ama sonrasında birbirinden kopmak istenmeyen bir dostluğun kurulduğu görülmektedir. Bu dostluğun temelinde 2 adamında bir kadını görmek istedikleri gibi görüp onları hayatların merkezi gibi olmalarınında etkisi vardır. Dr.Breur'in ''baca temizleme'' adını verdiği konuşma küründen burada bahsedilmektedir. Nietzsche ise Breur'in kafasında Bertha'nın aslında hayatında olan diğer Bertha adını taşıyan ve önemli bir yere sahip olmasından kaynaklandığını düşünmektedir. Nietzsche ise Lou Salome'nin kendisine yaptıklarının aynılarını başkasına da  yaptığını fark edince  bu aşkından vazgeçmiş kurtulmuş olduğunu düşünür.
Uzun uzun özet şeklinde bu yazıyı sürdürmek istemediğimi belirtmek isterim. Kitap gerçekten kalite akıyor , elimize aldığımızda nasıl bitecek diyorsunuz ama akıcı bir şekilde bitiriliyor. Ayrıca Film versiyonuda bulunmaktadır . Güzel bir kitap , sadeliği dili ve akıcılığıyla okuyucu boğmuyor.Araştırmalarıma göre yazar yahudi asıllıdır. Nietzsche hayatını tarafsız bir şekilde anlatması takdire şayan bir harekettir. Psikoloji-Felsefe ilgisi olanların okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Kitaptan ise '' Neysen o ol '' , '' Doğru zamanda öl .'' konuşmalar esnasında geçen Nietzsche'nin  Breur'e söylediklerinin hayatla yaşamanın temelini oluşturduğunu düşünmekteyim . Hayatta başarılı olup yada mutlu olmanın bu 2'sinin gerçek anlamda yapabilmekten geçtiğini düşünüyorum...   

                     6) İNSANIN DÖRT ZİNDANI RAPOR
Dr. Ali Şeriati (1933-1977), İranlı toplumbilimci ve İslam düşünürü. Paris'te doktora yaptıktan sonra İran'a döndü. Kadro, unvan ve serveti değil, mustaz'aflar uğruna kendini adama yolunu seçti. Tutuklandı ve "serbest" bırakıldıktan sonra da düşünmeyi ve konuşmayı sürdürdü. Kısa süren hayatı; düşünme, konuşma, yazma ve yol gösterme ile dolu geçti. İran gençliği üzerindeki etkilerinden rahatsız olan yönetim, daha önce de denenmiş bir düzene başvurdu: Ali Şeriati'ye yurtdışına çıkış izni verdi (Mayıs 1977). Bu çıkışından bir ay sonra Londra'da, "eceli ile ölmesi" sağlanarak, gizli ellerle şehit edildi (18/19 Haziran 1977). Şehadeti, onu büsbütün simgeleştirdi ve etkisini güçlendirdi.
Kitap Ali Şeriati'nin bir konuşmasının metne çevrilmiş bir şekli olarak yazılmış , 63 sayfalık bir eser olmasına rağmen güzel konulara değiniyor. Kitap Konferans konuşmalarından derlenmiştir. Kısaca özetlersek Ali Şeriati’ye göre 4 zindan vardır. Bunlar doğa, toplum, tarih ve kendim yani nefsimiz… Eser, İnsanın tutsağı olduğu dört zindanı ve bu zindanlardan kaçış ve kurtuluş yollarını anlatıyor yalnız kısa olduğu için bunlardan kurtulmayı uzun uzun anlatmamıştır.  İnsanı zincirlerden ne tek başına bilim ne de tek başına aşk ile kurtulamayacağını belirtmiştir. Bizler bu 4 zindanın mahkumu durumundayız bu zindanlardan kurtulmak ise yine bizim elimizdedir.
Ali Şeriati’nin bu eseri kısa olmasına rağmen içerdiği geniş muhteva bilgiler gerçekten çok iyi…  Şimdiye kadar okuduğum kitaplardan farklı bir kitap değişik bir üslup ama beğendim. Kitap da son derece güzel eleştiriler var. Ben bu kitap’a bir reçete gibi bakılabileceğini düşünüyorum. Çünkü bu eseri okuduğumuz zaman farkında olmadığımız bir takım sıkıntıları anlıyorsunuz. Bu zindanlardan nasıl kurtulacağımızı kendi bakış açısıyla biz okuyuculara bir ışık tutuyor, ufkumuzu açıyor.
Yazar okuyan bir bireyin ufkunu açıyor, daha geniş düşünmesini istiyor. Ali Şeriati bu kitapta insanı kendisini dünyaya hapseden dört unsuru sosyolojik olarak incelemekle kalmamış bir de üstüne reçetesini de vermiştir. İnsan durup bulunduğu konumda ve geçmişinde yaşadığı şeyleri sorgulama çalışması yapmadığı sürece bu zindanlardan kurtulamaz. Açıkçası bu eseri okumadan önce bu sorunları hiç düşünmemiştim, bu açıdan yazar bir tebriki hak ediyor. Allah rahmet eylesin nokta atışı cümlelerle güzel bir eser olmuş. Okuduğum eser de tercümesi iyi çevrilmiş ki biz okuyucular için bir sıkıntı gözükmüyor.
Cümlelerime son verirken öncelikle bu eserin de kesinlikle çevremizdeki insanlara okutmalıyız düşüncesindeyim. Ben Ali Şeriati’nin tespitlerini beğendim. Eleştiri yapacak bir şey bulamadım şunu söyleyebilirim keşke biraz daha uzun olsaydı diyebilirim bu da bir eleştiri değil beğendiğimin belirtisidir. Mutlaka okunması gereken bir kitaptır.  Tekrar tekrar okunabilecek derecede iyi bir kitap olduğunu düşündüğüm kaliteli bir eserdir.

                               7) MARTI JONATHAN LIVINGSTON KİTAP RAPORU

Richard Bach 1955'te Long Beach State College’e başladı. Kurgu ve hayal konusunda birçok eser yazdı. Kitaplarının çoğunu kendi hayatından esinlenerek yazdı. Hava Kuvvetleri’nde pilot olarak çalıştı. Ardından birçok işe girdi. Kitaplarının çoğunda bir şekilde uçmaktan bahsetti.1970 yılında; Yem bulmak için uçmak yerine hızlı ve akrobatik uçmayı seçen bir martının hikâyesini anlatan kitabı, Martı'yı yazdı. Kitap 10.000 sözcükten daha az olmasına rağmen kurgu ve kurgu dışı kitaplar arasında en çok satan oldu. Rüzgarla Uçmak’a kadar en çok satanlarda yer aldı. Ardından gazeteci olarak işe başladı ve babasız büyümek hakkında bir kitap yazdı.Bach 1977'de, Martı filmini çektiği sırada, aktris Leslie Parrish ile evlendi. Bach’ın Sonsuza Uzanan Köprü ve Bir eserlerini etkileyen kişi oldu. 1999'da boşandılar.

Kitap bir hikaye kitabı şeklinde resimlerle ve büyük punto yazısı ile okuyucunun dikkatini çekmeye çalışıyor .Kitabın konusuna kısaca değinmek gerekirse öncelikle bir martının yaşamını anlatıyor. Bu martı kendi yaşam sınırlarını aşıyor. Kitap 4  bölümden oluşuyor. Anlatım son derece yalın olmasına rağmen yazarın bize derin duygular hissettirmesi biz okuyucu kitlesini fazlasıyla tatmin etmektedir.
Yazar hurafelerin, ritüellerin topluma nasıl yerleştiğini, zihnimizi kullanmakta ne kadar cimri olduğumuzu ve kendimizi nasıl sınırlandırdığımızı Martı Jonathan Livingston'ın hikayesi aracılığıyla bize aktarıyor.  Kitabı okuduktan sonra Martı Jon olmak harbi kolay değil diyebilirsiniz. Çünkü Martı Jon olmak sınırları aşmak, duvarları yıkmak, gerçekten inanmak savaşmak, mücadele etmek ... Herkes Martı Jon olamaz. Olanlara ne mutlu (!)


Yazarın böyle bir kitap yazmasında muhakkak ki mesleği (Pilot) olmasının büyük bir önemi olduğunu düşünüyorum. Ben bu kitabı okurken günümüz insanlarına yazıldığını daha iyi anlamış bulunmaktayım . Konuya şöyle bir giriş yapalım ve irdeleyelim ;  hele hele nesillerin törpülendiği çağımızda farklı olmanın güzelliğini anlatması düşünmekten korkmayın , özgür olun , inanın ve pes etmeyin gibi önemli olan sınırları defalarca vurgulaması kitaba olan ilgimi ve diğer eserlerine yönelmemi düşündürüyor.


Yazar okuyan bir kişiye net olarak '' inan başarabilirsin , yapabilirsin !! '' diyor bunu bizlere adeta hisssettiriyor. Herşeyden önce insanın kendisine güvenmesi şart başarmanın yolu insanın kendine güvenden geçiyor tıpki martının yaptığı gibi . Martı sürüden farklılaştı kendi başına olunca neler yapacağının farkına vardı. İnsan da böyledir şöyle düşünelim özellikle ülkemizde sürü psikolojisi almış başını gidiyor. Farklı düşünmek bile insanlar tarafından yanlış görülüyor. Korkmamalıyız kalabalık bir sürünün düşündüğü doğru olacak diye bir kaide yok.

Kitabın benim için ana fikri şöyle düşünüyorum aslında hepimizin içinde bu martı var. Ama biz bu martıyı çıkarmaktan korkuyoruz. Korkuyoruz çünkü eğer biz farklı düşünürsek toplumun eleştirisinden çekiniriz. Çekinmeyip toplumu karşımıza almalıyız. Bu içimizdeki martıyı serbest bırakırsak o zaman herşey daha güzel olacak ve biz mutlu olacağız. Raporumu yazarın bu güzel sözüyle bitirmek istiyorum ; Gözünle gördüklerine sakın inanma. Görünenlerin hepsi sınırlıdır. Anlayarak bakmaya, gördüklerinin özeline geçmeye çalış.  --Richard Bach


17 Aralık 2016 Cumartesi

ZORLU SÜREÇ

Felaket bir sene geçirdiğimiz ve son günlere yaklaştığımız 2016 hakkında ne desek az , kelimelerle oyun oynamak değil amacım yazarken bile ne yapsam ne etsem diye düşünmeden edemiyorum kendi kendime... Yüzlerce askerimiz , polisimiz , insanımız canımız gitti 2016 yılında !
2016 öylesine içimizi acıttı ki kahpece kim olduğu belli olmayan gruplar tarafından suçsuz günahsız insanlar gitti. Alıştırmaya çalıştılar bizi içten parçalamaya çalıştılar , akılları sıra ülkede iç savaş çıkarıp Kürt-Türk'ü birbirine düşüreceklerdi. Bunun için de doğuda faaliyetlerini sürdürdüler insanları çok zor durumda bıraktılar ama doğu bu oyuna gelmedi . Şimdide ülkenin diğer taraflarını yıldırtma politikaları devam ediyor. Başaramayacaksınız !

Bir taraftan Işid bir taraftan PKK bir taraftan FETÖ denen illet terör vakaları nasıl bir yıl 2016...
Ben bir Kürdüm Vallahi bu bayrak altında Allahın izniyle canımızı da vermeye hazırız. Vallahi biz Kürtler vatanını milletini gönülden seven insanlarız. Bu terör örgütlerinin amacı Kürdü Türkü birbirine kırmak iç savaş çıkarmak Allah rızası için oyuna gelmeyin el ele verin bu güzel ülkeyle uğraşmak isteyen dış güçlere en güzel cevabı verelim. Derdimizi anlata anlata bitiremediğimiz bir sene lütfen siyaseti , partiyi, sevdiğiniz siyasi lideri görüşünüzü terk edin varsa yoksa bu ülke elimizden ne geliyorsa yapalım . Çünkü bu ülke potansiyeli o kadar iyi durumda ki gelişmeye son derece açık diğer rakiplerimizi geçmemek için hiçbir neden yok gerçektende bunu bildikleri için ülkeye nifak tohumu sokmaya çalışanlar var bu çok açık belli oluyor mu ?

Terörün bitmesi için yapılacak olan şeyler var kannımca Eğitimi yaygınlaştırıp , eşitlemeli ülkenin en batısıyla en doğusu eğitimde aynı derecede rakip olmalı , insanlara iyi bir fert nasıl olmalı öğretilmeli , insanlara dinden önce ahlak dersi verilmeli. Ülke kesinlikle normal gitmiyor  , acayip rakamları gördük özellikle 2016 senesinde bunun önüne geçmek için inşallah devletimiz daha yoğun çalışacaktır. Doğudaki insanlara fabrikalar , iş kapıları açılmalı şu anki hükümetin hakkını yememek gerekir bu konuda titiz çalışmaları var gerçekten ama pes edilmemeli ....

Yazıktır günahtır suçsuz günahsız gençecik evlatlarımızı kaybettik. Irak , Libya , Suriye hemen hemen düştü sıra Türkiye'de bunun için bizimle uğraşıyorlar. Orada olduğu gibi burada da bir iç savaş çıkarma peşindeler ama ülkemizin halkı buna inşAllah izin vermeyecektir. Bu böyle sürmeyecek elbet bu alev balkanlarada sıçrayacak o zaman ben bu Avrupa'nın iki yüzlülüğünü daha net göreceğim!

Ekonomi den tutun bir çok dalda gerilemeye devam ediyoruz ama hiçbiri bu ülkenin insanından daha önemli değil bu yüzden bunlara değinmemek özellikle bu kötü günlerde daha iyi olacağını düşünüyorum.Nasıl bu darbe belasını atlattık Allahın izniyle bu terör belasını da bir gün tamamiyle atlatacağız. Yazıma son verirken diyeceğim en önemli şey ; Allah vatanımıza , milletimize zeval vermesin. Biz Türküyle , Kürdüyle , Lazıyla , Çerkeziyle bu ülke için canımızı verdik ve vereceğiz bunu kimse sınamasın / unutmasın
Vesselam.

14 Aralık 2016 Çarşamba

YABANCI DİLLER
Fransızca 2: http://bit.ly/1R5obrL
Fransızca Çalışma notları: https://yadi.sk/d/vvwK2Ba2cCkJS
Yunanca Sesli Notlar: https://yadi.sk/d/I16Wz9Mgk2EXr
Yunanca Sesi Notlar 2: https://yadi.sk/d/KN-BEJw2jkU2U
Yunanca Dil bilgisi: https://yadi.sk/d/OE1Sc4T3jzkrE
Farsça Dil bilgisi: https://yadi.sk/d/fLhBols5jwYLB
Farsça Dil bilgisi ve Sesli Notlar: https://yadi.sk/d/P_7O4kOMjz8YK
Farsça Sesli Notlar : https://yadi.sk/d/KCH5oY5AcEgfB
Fransızca dokümanlar: https://yadi.sk/d/sTPjOnkMma6fJ
Arapça hikayeler: https://yadi.sk/d/LnKorDwTjy7yM
ELS İngilizce Hazırlık Dergisi: https://yadi.sk/d/oWVlRiS8dRbU4
Fono kendi kendine İngilizce öğrenme: https://yadi.sk/d/aRCk47bBmEWNn

Kaynağın ana sahibi sercanguneysuya çok teşekkür ederim ... 

13 Aralık 2016 Salı

KARANLIK INSANLAR

KARANLIK İNSANLAR 
Nasıl bir giriş yapsam diye düşündüğüm yıllarca aklımda takılı olan garip insanlardır Yezidiler... Siz değerli okuyucularımın kafasındaki algıyı açmak için böyle bir garip bir topluluğu uzun süredir araştırmaya koyuldum. Yeni şeyler öğrendim araştırmaktan vazgeçmedim. Acayip şeyler öğrenmek bir tarafa onların yüzyıllar boyu acı hayatları , çektiği sıkıntıları okumak beni baya derinden etkilemişti. Biz Yezidi hakkında yanlış bilgilerimizi ilk önce yıkmalıyız, Yezidi 10 yy. dan süregelen bir büyük bir kitleye sahip önce bunu anlayıp görüşlerine ve değerlerine saygı duymalıyız. Şu anda Işid tarafından ağır işkencelere karşı dünyanın her tarafına yayılmış durumdalar asıl topraklarından geleneklerinden , kültürlerinden , kendilerine özgü yaşantılarından çok uzaktalar bu fazlasıyla acı değil mi ? ...
Yezidi / Ezidi   günde üç kez güneşe döner, dua ederler. Her isteyen, çoluk çocuk, genç yaşlı olsun, şeyh olsun, emir olsun, herkes güneşin karşısına geçer, içinden ne geçiyorsa güneşe söyler. Dünyada 1 milyona yakın nüfusunun olduğunu kaynaklarda belirtiliyor. Ülkemizde özellikle Mardin'de Süryani , Müslümanlar , Ezidiler kardeşçe yaşamaktadır. Ezidiler kürtçe dilini kullanmaktadır . Ne yaptıkları , nasıl inandıkları tam bir sırdır. Okuma yazmayı sevmezler . Resmen '' Karanlık İnsanlar '' olarak kalmayı kendileri istemektedirler şimdi onları anlamak için en derine inelim ve tarihlerini kısa bir gözden geçirelim :)

Yezidi dinin kurucusu olarak bilinen Adiyy Bin Musafir 1070 yıllarında Lübnanda doğmuş , babası Musafir Bin İsmail soyu Emevi Halifesi Mervan el Hakim'e dayanan bir din adamıdır. Annesinin adı Yezda adını taşıyordu. Bu şahıs tarih sahnesinde iyi bir insan olarak gösteriliyor. Zaten Yezidilik Musafir öldükten sonra kurulmuştur bu bilgiyi aklımızın bir yerine yazalım. Selçuklular Bağdat'a geldikten sonra Adiyy Bin Musafir Gazaliden ders almıştır. Hatta şunu söyleyeyim Gazali kendisi hakkında övgüler yağdırmıştır. Bunlardan en meşhuru '' Eğer peygamberlik çalışmakla elde edilen bir rütbe olsaydı , Şeyh Bin Adiyy Bin Musafirden başkası bu rütbeye erişemez '' sözüdür. Abdulkadir Geylani Kadiri tarikatını kuran kişi ile Adiyy Bin Musafir ile son derece yakın arkadaşlık kurduğunu da söyleyelim. İslam dinini yaşamak konusunda samimi bir gayret gösterdi ,o dönemin insanları için elinden geleni yapmıştır. Bunun için Sincar Bölgesine bölgesinde Laleş denilen yere yerleşti. Kendisini gören insanlar onu çok sevmiş hatta rivayetlere göre gizli güçleri olduğu , mucizler yaratan bir kişi olarak biliniyor. Her gece Kuran'ı iki kez hatmettiği söyleniyordu. Ne var ki , Adiyy Bin Musafir'e gösterilen bu büyük çaplı sevgi , bağlılık Yezidiliğin doğuşunu hazırlamıştı. 1162 yılında ölmüş cenazesi Laleş'te bir türbeye gömülmüştür. İşte o türbe şu anda Yezidilerin kutsal mekanıdır. Bizim Kabemize karşılık onlar için de Laleş kutsal bir topraktır.

Yezidilik, Musevilik gibi tek ulus dinidir. Hatta tek ulusun bir boyunun dini demek daha doğru olur. Dünyada sadece Kürtler arasında var olan Yezidilik, Kürtlerin Behdinan (Kurmanç) kolunun bir bölümünün inancıdır. Üç büyük tek tanrılı dinin karması olan Yezidilikte ibadet ve ritüellerin tümü pagan kültürüne aittir. Karma bir dinin mensubu olan Yezidilerin Batılı kaynaklarda Arap, Kürt ve Asur kökenli oldukları ileri sürülmesine rağmen, gerek Osmanlı fermanlarına, gerekse yaşayan Yezidi pir ve şeyhlerinin söylediklerine göre Kürtlerin Behdinan (Kurmanç) kolundandırlar.  Yezidilerin kesinlikle Halife Yezid ile ilgisi olduğunu düşünüyorum ama kendileri bunu kesin bir dille red etmektedir. Halbuki Ezidiler tarafından kutsal bir şahıs olarak bilinen Hasan bin Adiyy Emevi halifesi Yezidi resmen onu göklere çıkarıyor onun için '' Dinsizlere karşı savaştı , onu lanetleyen  cemaatten atılacaktır '' demiştir.

Yezidiler ilk zamanlarda zararsız içine kapanık bir topluluktu , dağlarda yaşarlar ibadetlerini ederlerdi. Kökenleri kesinlikle Araplardandır. Şimdiki yaşadığımız çevrede Kürtlerden oluşmasına neden olan akım ise Moğalların yaptığı istilalardır. Kürt topraklarına çekilen Yezidiler Kürtlerle iyi ilişkiler kurmuş onları etkilemeye başarmışlardır. Bazı yazarlarımız ise Abbasilerden kaçan Emevilerden bir kaçının da Kürt topraklarına gelmesine ve oradanda Yezidilerin Kürtlerle bağlantısını açıklamaktadır. Yezidi dinin doğuşunu sizlere böyle özetlemek sizler için iyi olacağını düşünüyorum. Yezidiler Adavilerin kolundan oluştuğunu Ebu El Bereket denen bu şahıs da anlattığım Musafir soyundan gelme bilge bir insandır kendisi , Hakkari dağlık bölgesinde doğan ilk Şeyh olduğu için , Kürt Adiyy olarak da tanınıyorlar.

Yezidilerin iki kutsal kitabı var . Şunu söylemek istiyorum bu iki kitabın da Musafir ile hiçbir alakası yoktur. Bu kitaplar 14-15 yy da Şeyh Hasan tarafından yazıldığı söyleniyor , buraya dikkat edelim ama Yezidiler de yazarı yok diyorlar gerçekten tuhaf ne garip insanlar bunlar yahu ... Sizi şaşırtacak bir şey söyleyeyim El Fuvatu , El havadis el Camia adlı eserinde on binlerce Yezidinin ağır Moğal tacizlerine , saldırılarına maruz kalmasını uzunca işlemiş doğruluğu ne yazık ki kesin.

Yezidilerin dinin sembolü Tavus kuşudur. Yalnız bu sembol tavus kuşundan çok horoza benzemektedir. Onlarda horoz yemek haramdır. Kendileri güneşe doğru ibadet ederlerdi. Horoz'da güneşin doğuşunu haber ettiği için yiyenlerin öldürülmesi normal görülür. Siyah yılan gördükleri zaman asla öldürmez. Marul yemezler. Yalnız şöyle bir gerçek var çok eskiye dayanan bir din olan Sabilik den o kadar çok alıntılar var ki anlaşılıyor ki onların dininin tam bir karma din olduğunu söylemek kesinlikle yanlış olmaz. Özellikle İranlıların zulmünden kaçan Sabiler zamanla Yezidilerle yaşamış birbirlerine etkileşimi kaçınılmaz olmuştu. Yezidiler güneşe dönerek ibadetlerini yapıyor demiştim bu aslında Sabilikten gelen bir şeydi . Sabileri de bir sonraki yazımda kaleme alacağım Allahın izniyle . Bu yüzden lütfen Sabilik-Yezidilik kavramını birbirinden ayırmayınız. Bu son derece normal bir şey aslında zaman içinde birbirne yoğurulması ortaya bir farklılık katmış. Mesela Sabiler kesinlikle sakallarını kesmezler şimdi bazı Yezidilerde bu görünüyor. Sabilerde kadına aşırı değer verilir. Yezidi de aynı şekilde örnek vermek gerekirse Yezidilik de bir kadını çok önemli bir neden olmazsa ayrılamıyorsunuz sadece kadının ölmesi/kaçması durumunda Şeyhleri ona izin verdiği müddetçe. Şeyh demişken bu Yezidilerde hindulara benzer Kast sistemi mevcut. En alt tabakada çiftçi /köle tarzında en üst tabakada Şeyh/Pir denen insan grupları var . Babadan oğula geçiyor bu değişik sistemleri ama şöyle güzel bir şey var adam sırf Şeyh diye yatıp uyumuyor Şeyh denen insan da bir çiftçi kadar çalışıyor hatta yerleri temizleyip insanlara hizmet edebiliyordu. ( Sabiler çok köklü bir uygarlık demek doğru olacak Yezidileri anlamak için onlara bakılmasının şart olduğunu düşünüyorum ayrıca bakılmalı )

Sizlere Yezidilerin iki kutsal kitabı olduğundan bahsetmiştim kısa bir değinmek istiyorum. Bize göre Şeytan onlara göre Melek Tavus un yazdığı Kitabul Cilve diye inandıkları kitapları var. Bu kitapda Melek Tavus önceki gönderilen peygamber ve kitapların geçersiz olduğunu bildiriyor. Diğer bir kitap olan Kitabı Reş ( Siyah Kitap )  Yezidi mitolojisini ele alıyor. Yazarı belli değil resmen anonim olarak günümüze gelmiş. Uzmanlar tahminen 14-15 yy arasında yazılmış olması gerektiğini düşünürler. Bu kitapta '' Tanrı ilk gün, yani pazar günü , Azazil adlı meleği yarattı; işte hepsinin başkanı olan Melek Tavustur '' deniyor. Burada Azazil denen melek Sabilerden üç peygamberden biri olan Azamun/Şeytan ı çağrıştırıyor. Bu yüzden sizlere Sabiler ile Yezidileri ayrı düşünmeyin demiştim.

Yezidiler için şunu söyleyeyim günümüzde Almanya ,Rusya gibi ülkelere dağıldıkları için çoğu okumuş iyi yerlere gelmiş ama özellikle asıl bölgesinde yaşayanlar kesinlikle okuma yazma bilmezler . Hatta buna aşırı karşı dururlar insanlara okuma yazmanın tehlikeli olduğu aşılanmış bu yüzden sözlü gelenekleri çok gelişmiştir. Bunu uzmanlar yabancılardan korkmasına bağlamışlar bende onlar gibi düşünüyorum. Yezidiler Melek Tavus'a asla şeytan demezler , demeleride haramdır. Tapınaklarına yabancıları bir kısma kadar alırlar . Kutsal yerlerine asla sokmazlar. Yabancı insanlarla pek sohbet etmezler. 

Yezidilik karma bir dindir. Asur kökenli Sabiler , Kürtler ve Araplar bu dinin oluşmasını sağlayan etnik gruplardır. Dillerine Kürtçe hakim olmuş inançlarına ise Asur kökenli Sabiler hakim olmuştur. Şeyh Adiyy Araptı yandaşları onu seven ilk insanlarda çoğunlukla Arap insanlardan oluşuyordu. Yezidi insanlar Türkleri sevmezler bunun nedeni ise Osmanlının uyguladığı ağır yaptırımlar olmasıymış. Çünkü Osmanlı, Şiileri bu gruba karşı kışkırttığı bu yüzdende Yezidi insanları Osmanlıya çok dargın bir topluluk olarak kalmış bir millettir. Atatürk'e ise saygı duyduklarını gördüm . Avrupa ülkelerini de hiç sevmezler özellikle Fransızlardan nefret etmektedirler. Bunun nedeni ise kendilerini elçilik açcaklarını bildirmeleri ama Fransa böyle bir şey yapmamıştır.

Yazıma son verirken genel bir çerçevede toplamak okuyucularım için iyi olacağını düşünüyorum. Sizlere elimden geldiğinde anlatmaya çalıştım . Bir çok kaynak okudum . Bu insanlar başlığıma verdiğim ad gibi ''Karanlık İnsanlar'' olarak yaşamayı seviyorlar. Yalan söylemeyi sevmezler ama doğru cevaplarda vermiyorlar. İnançlarından bir çok saldırıya uğramış hayatlarını inançları uğruna vermişlerdir. Elimden geldiğince Eşitçilik anlayışıyla araştırmaya koyuldum. Bize göre tabi ki inançları yanlış şöyle veya böyle bizler saygı duymalıyız bırakalım istedikleri gibi inansınlar ceza veya ödülünü Allah tarafından alsınlar. Nasıl başladılar nasıl devam ediyorlar bunları elimden geldiğince açıklamaya çalıştım. Fırsat yakaladığım zaman inşAllah Laleş'e gidip onları daha yakından gözleme imkanım olacak. Sizlere yeni bir bilgi kazandırdıysam ne mutlu bana Allaha emanet olun ;)  Vesselam.

11 Aralık 2016 Pazar

Recep Uğuz kimdir ?

Recep Uğuz
Ailesinin en büyük evladı.
94'lerde 8'inci ayın 11'inde 35 trafik kodlu şehirde doğdum. Adımı yengem koymuş .
Aslen Ağrılıyım hayatımı İzmir-İstanbul ikilisinde gel-git olarak yaşadım . İstanbulda yaşıyorum. Öğrenimi şu anda sürdürmekte olduğum Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 2.sınıf öğrencisi olarak devam ettirmekteyim. Sizleri sıkmak istemiyorum bu bloguda bir ilahiyatçı olarak çevremizdeki insanları bizleri daha iyi tanıması için açmış bulunmaktayım beni anlayışla karşılarsınız ki kendimi sizlere tanıtmak zorundayım.
Beni anlamakta ilk başta zorlanacaksınız ama ben sizlere kendimi anlatmak için elimden geleni yapacağım. Bir ilahiyatçının her alanda olması gerektiğini düşünen insanlardanım..
İlahiyatçı demek bir ışık demektir. O ışık çevresini aydınlatıp doğru yolda ilerleyecek evet ilerleyecek böyle olması gerekirken İlahiyatda yaşanan komformist / statüko kulpuna sıkı sıkıya bağlanmış insanlar görmekteyız . Bu tehlikenin farkına varmak zorundayız , Çünkü bizler kişi fark etmeden elimizden geldiğince insanlara doğruyu anlatmak zorundayız.
Hayatımın en güzel yıllarında ailemin güzel terbiyesi ile büyümüşüm evimize yakın olan İlk okulda tam 8 sene güzel bir ortamda büyüdüm. Okuduğum ilk okul gerçekten mükemmel hocalara sahipti .Ardından ilkbaşlarda istemediğim fakat sonrasında mükemmel kardeşlik duygusuna kapıldığım Bakırköy İmam Hatip ile güzel bir 4 sene ... Oldu mu 12 sene ?
Lisede yaptığım bir takım yanlışlar 3 sene sayısalda okumak bedelini bir sene tekrar çalışmak ile ödemiştim. 1 sene hazırlanma ile geçirip Arapça-İngilizce tercümanlık için uğraştım ama Allah burayı nasip etti demek doğru olacaktır zannımca..
Öyle böyle bitirdik 3 seneyi Elhamdulillah :) Normal zamanlarımda İngilizce çalışırım elimden geldiğince kendimi geliştirmeye bakıyorum. Tam bir basketbol sevdalısı olarak yakından ilgilenirim bu blog da ara ara yer vereceğim. Asla bir görüşe takılı kalmak bir kişiye takılı kalmam elimden geldiğince her kişiden birşeyler öğrenmeye çalışırım. Benim için 2 çeşit insanlar vardır . Üstad Farid Farjad'ın dediği gibi '' Vicdanı olan ve Vicdanı olmayanlar '' bu benim en büyük kriterimdir.
Kulağa ne hoş gelirse dinleyen bu yüzdende İskoçların Kelt kültüründen Arapların en ağır müziğine kadar dev bir müzik kütüphanesine sahip biriyimdir. Bu blog da çok güzel şeyler yapacağız inanın kendimi kısa anlatmak istedim benim yazımı okuduğunuz için çok teşekkür ederim sağlıcakla kalın ;)